Kızımın Dil Gelişim Serüveni: Bir Annenin Yolculuğu ve Önerileri
- Simge Ulugöl
- 24 Eki 2024
- 6 dakikada okunur

0-3 yaş döneminde, dünya genelinde çocukların yaklaşık %50’si iki veya daha fazla dilin konuşulduğu evlerde büyüyor. Çift dillilik, özellikle küresel toplumlarda giderek yaygınlaşan bir fenomen. Bu süreç, araştırmalarla da destekleniyor; örneğin, erken yaşta çift dilli olmanın bilişsel esneklik, problem çözme becerileri ve sosyal anlayış gibi pek çok avantaj sağladığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Bialystok gibi bilim insanları, çocukların erken yaşta iki dilde maruz kaldıklarında, bu dillerin beyin gelişiminde olumlu etkiler yarattığını ortaya koymuşlardır.
Çift dilliliğin erken yaşta başlamasının önemi, beyin *plastisitesinin (Esneklik) en yüksek olduğu bu dönemde, dillerin doğal bir şekilde edinilmesinde yatıyor. Erken yaşta birden fazla dile maruz kalan çocuklar, her iki dilin yapısını aynı anda kavrama becerisine sahip olurken, bilişsel gelişimlerinde daha güçlü bir temel oluştururlar.
Kızımın dil gelişim yolculuğunu sevgi dolu ve doğal bir şekilde desteklemek, hayatımın en güzel deneyimlerinden biri oldu. Kızım dünyaya geldiğinde tanıştığım ve beni derinden etkileyen, "Otuz Milyon Kelime" kitabının ilhamıyla, ona iki dilde de yoğun bir şekilde maruz kalabileceği bir ortam sunmaya çalıştım.
Amacım, kızımın hem Türkçeyi hem de İngilizceyi sevgiyle ve rahatça kullanabilmesi, her iki dili de eşit olarak benimseyip kendini ifade edebilmesiydi.Bana göre dil edinimi sadece kelimelerden ibaret olmayan; duygularla ve oyunlarla örülmüş bir bağ olmalı. Bu nedenle, diller bizim evimizde yaşamın doğal bir parçası oldu.
Kızımın doğumdan 1 yaşına gelene kadar evimizi hem Türkçe hem de İngilizce şarkılarla, ritimlerle ve oyunlarla doldurdum. Onun için her iki dilin de melodilerini duymak hayatın neşeli bir parçası haline geldi. Yavaş yavaş İngilizceyi daha fazla günlük rutinin içine kattım ve böylece ikinci dile tam olarak geçiş yaparken herhangi bir zorluk yaşamadı.
İngilizceye maruziyeti kademeli olarak artırarak, bu dili de yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası yaptık. "OPOL" (Bir Ebeveyn, Bir Dil) yöntemini uygulayarak, ebeveynler olarak her iki dili de dengeli bir şekilde kullanarak onun dil edinimini desteklemeye devam ettik.
Dil edinimi sürecinde maruz kalma kadar, bu süreci eğlenceli ve heyecan verici kılmak da çok önemli. Dil, oyunlarla, keşiflerle ve kahkahalarla dolu bir macera olmalı. Bu şekilde, çocuk yalnızca dili duymakla kalmıyor, aynı zamanda onunla bir dostluk kuruyor. Bir anne olarak, bu sürece aktif bir şekilde katılmanın ve onu yönlendirmenin çift dilli yetişen çocuklar üzerinde ne kadar büyük bir etkisi olduğunu görmek tarifsiz bir mutluluk.
Evde ve dışarıda, parkta ya da markette, iki dili de hayatımızın içine dahil ederek, kızımın çift dilli bir dünyada büyümesine katkı sağlamaya çalışıyorum. Bu süreçte ona zengin, renkli ve çok yönlü bir dil altyapısı kazandırmak; dilleri severek benimsemesini sağlamak için elimden geleni yapıyorum. Dil edinimi, yalnızca bir beceri geliştirme değil, hayata dokunmanın ve dünyayı daha geniş bir perspektiften görmenin büyüleyici bir yolculuğu olmalı.
0-3 yaş döneminde çocuğunuzu çift dilli yetiştirmek, doğal dil edinimi açısından büyük fırsatlar sunar. Bu dönemde, bebekler dili öğrenmek yerine dili doğal bir şekilde edinirler; yani dili öğrenmek için özel çaba göstermezler, aksine çevrelerinden duydukları dil ile büyür ve dili tıpkı yürümeyi öğrenir gibi içselleştirirler.
Bu süreçte doğal dil edinimine odaklanmak, çocuğunuzun iki dili de stres olmadan ve eğlenerek kazanmasını sağlar.
AVANTAJLAR:
Beynin Esnekliği: 0-3 yaş arası bebeklerin beyinleri, dilin yapısını ve seslerini doğal olarak yakalayabilme kapasitesine sahiptir. İki dile aynı anda maruz kalmak, beyin için doğal bir süreçtir ve bebekler bu yaşlarda dilleri ayırt edebilirler. Bu dönem, dil edinimi için en verimli zamanlardan biridir.
Dil Ediniminde Kolaylık: Çift dillilik süreci, bu yaşta doğal bir öğrenme değil, bir "edinim" sürecidir. Yani bebekler diller arasında ayrım yapmadan, duyduklarını anlamaya ve taklit etmeye başlarlar. Bu da, dilin kurallarını öğrenmek yerine, onu doğal yollarla kullanmalarını sağlar. İki dili de rahatlıkla işitebilir ve her iki dili kullanmaya başlayabilirler.
Dil Karışıklığı Olmaması: Bebekler iki dili de aynı anda edindiklerinde, aslında diller arasında bir karışıklık yaşamazlar. Duydukları ve maruz kaldıkları dilleri, doğal bir şekilde ayırt edebilirler. Önemli olan, bu dillerin günlük hayatlarına entegre edilmesidir.
İki Dilde Duygusal Bağ Kurma: Dil sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kültürel ve duygusal bağ kurma aracıdır. Anne babanın farklı dillerde konuşması, bebek için her iki dile de duygusal bir yakınlık kazandırır. Bu sayede, her iki dili de bir yük gibi değil, sevgi dolu bir bağ ile edinirler.
DEZAVANTAJLAR:
Dil Gelişiminde İlk Aşamalar Yavaş Olabilir: Bebekler, iki dili aynı anda edinirken, her iki dilde de biraz daha geç konuşmaya başlayabilirler. Ancak bu, uzun vadede bir dezavantaj değildir ve her çocuk için de geçerli olmayabilir. Bebeklerin dil gelişimi, maruz kaldıkları dillerde doğal olarak ilerleyecek ve zamanla her iki dili de akıcı şekilde kullanacaklardır. Ben bu süreçte kızımın her iki dile de eşit olarak maruz kalacağı ortamlar hazırlayarak diller arasındaki dengeyi kurmaya çalıştım ve çalışıyorum. :)
Eşit Dil Maruziyeti Sağlama Zorluğu: Her iki dilde de eşit derecede maruz kalmalarını sağlamak zor olabilir. Eğer bir dil, diğerinden daha fazla kullanılıyorsa, bebek o dili daha hızlı edinebilir. Ancak evde doğal bir dil ortamı yaratarak, her iki dile de eşit zaman ayırmak mümkündür. Örneğin, bir ebeveynin sadece bir dili konuşması, diğerinin de diğer dili konuşması bu dengeyi sağlar. Ya da İngilizcede günlük olarak oluşturacağınız rutinlerinizde istikrarlı olarak eğlenceli bir ortam sunmak süreci daha kolay hale getirebilir. Burada melodi ve ritimlerin olduğu kadar kullanacağınız görsellerin de etkisi oldukça büyük.
Benim, kızımın dil gelişiminde sıklıkla kullandığım parmak oyunları, İngilizce resimli kitaplar, görsellerle desteklediğim ritim ve melodi temelli dil programı ile tamamen organik bir şekilde süreci destekleme şansım oldu.
Dillere Verilmesi Gereken Ağırlık
Diller Arasında Denge Kurma: Her iki dile de maruz kalma oranlarını dengede tutmak önemlidir. Bir dil evde daha baskın olabilir; bu durumda, diğer dilin de günlük yaşamda yer bulmasına dikkat edilmelidir. Kitaplar okumak, şarkılar söylemek ve oyunlar oynamak bu dengeyi sağlar.
Doğal Maruziyet Yaratmak: Her iki dilin de bebeğin yaşamında doğal bir şekilde yer alması gerekiyor. Zorlayıcı bir öğretim programı yerine, her iki dili oyun, rutin aktiviteler, şarkılar ve günlük konuşmalarla bebeğin hayatına dahil etmek, doğal dil edinimi sürecini destekler.
Ortam ve Çevresel Faktörler: Çocuğunuzun çevresinde baskın olan dil hangisiyse, evde diğer dili desteklemek önem kazanır. Eğer dış çevrede İngilizce daha çok duyuluyorsa, evde Türkçe'yi desteklemek için daha fazla maruz kalma fırsatı yaratmak gerekebilir. Aynı şekilde, evde İngilizce konuşuluyorsa, çevresel faktörlerle Türkçe'yi dengeleyebilirsiniz.
Doğal Dil Edinimini Destekleme Yöntemleri
Bir Ebeveyn, Bir Dil Yaklaşımı "One Parent, One Language" yöntemi: bebeklerin iki dili ayırt etmelerine yardımcı olur. Bir ebeveynin yalnızca bir dili, diğerinin ise diğer dili konuşması, her iki dilin de doğal bir şekilde edinilmesini sağlar. Bu yöntem, dillerin karışmasını önler ve bebeklere net bir dil yapısı sunar.
Günlük Rutinlerde Dil Edinimi: Bebekler, öğrenme süreçlerinden ziyade, dillerin doğal akışını takip ederler. Günlük aktivitelerde, yemek sırasında, oyun oynarken veya uyku öncesinde her iki dili de duymaları, onların bu dilleri içselleştirmesine yardımcı olur. Oyun, şarkı ve rutin etkinliklerle dil edinimi çok daha doğal ve eğlenceli hale gelir.
Ritmik ve Müzikal Destek: Ritmik oyunlar, parmak oyunları, şarkılar ve melodiler, bebeklerin dil edinim süreçlerini hızlandırır. Bu yaş grubundaki çocuklar, özellikle şarkılarla kelimeleri daha hızlı kavrarlar. Her iki dili de şarkılarla desteklemek, doğal edinim sürecinin önemli bir parçasıdır.
Yaygın Endişeler -
Dilleri karıştırırlar mı? (Code-mixing / Code-switching) Bebekler zaman zaman diller arasında geçiş yapabilirler; bir cümlede bir dilin kelimelerini, diğerinin yapısını kullanabilirler. Bu, doğal bir süreçtir ve dillerin gelişmesiyle düzelir. Dilleri ayırt edebilme becerisi zamanla gelişir. Bu süreci ben de kızımla çokça yaşadım ve hala bazen de yaşamaya devam edebiliyorum. Bazen konuşma sırasında ‘May I get in the car?’ Demesi gerekirken o an ‘get’ yerine ‘binmek fiili olan bin’i’ kullanabiliyor. ‘I would like to oyna this game.’ Ya da beni sallar mısın demek için babasına ‘Baba beni salıncakta push eder misin?’ Ya da ‘Ben de geliyoring.’ Tarzında söylemlere çokça şahit oluyoruz. :) Bunlar sadece sizde de tebessüm oluşması için verdiğim örnekler olup, ancak tamamen doğal olan bu süreç dil gelişimini tamamlayan çocuklarda yavaş yavaş kayboluyor.
Bir dili daha iyi öğrenirler mi? Bebekler, baskın maruz kaldıkları dili daha hızlı edinebilirler. Bu yüzden, diğer dilde de yeterli maruz kalma sağlanmalıdır. Ancak bu süreçte endişelenmek yerine, her iki dili de eğlenceli ve doğal bir şekilde sunmak, sürecin sağlıklı işlemesine yardımcı olacaktır. -
Konuşmaya geç mi başlarlar? Çift dillilik sürecinde bebeklerin konuşmaya başlama yaşı çocuktan çocuğa farklılık gösterirken bazen hiç etki olmazken süreç biraz gecikebilir. Ancak bu gecikme geçicidir ve her iki dilde de konuşmaya başladıklarında akıcı olacaklardır.
Sonuç 0-3 yaş arası bebeklerde çift dillilik, dil öğrenme değil, dil edinim sürecidir. Bebekler, dilleri çevrelerinden doğal bir şekilde duyarak içselleştirirler. Bu süreçte bebekleri baskı altına almadan, doğal bir dil ortamı yaratmak önemlidir. Şarkılar, oyunlar, günlük konuşmalar ve rutin aktivitelerle her iki dil de bebeğin hayatına dahil edilebilir. Sabırlı ve tutarlı olmak, bu süreci sağlıklı bir şekilde yönetmenin anahtarıdır.


Yorumlar